Sevgililer Günü « Adetler ve İnanışlar
Sevgililer Günü yüzyıllarca süren bir çingene
geleneğinden kaynaklanır. Milattan önce 4. yüzyılda Romalılar
zamanında genç erkeklerin Tanrı Lupercus'a ulaşabilmeleri için her
yıl özel bir ayin düzenleniyordu. 13-19 yaşlarındaki genç kızların
isimleri bir torbaya konuluyor ve genç erkekler bu torbadan bir isim
çekiyorlardı. Bu çiftler bir yıl boyunca, bir sonraki çekilişe kadar
birlikte yaşıyorlardı.
Hıristiyanlığın ilk zamanlarında din adamları bu 800 yıllık geleneğe
son vermek için hikayeyi zamanlarına adapte ettiler. Tanrı
Lupercus'un yerine de 200 yıl önce ölmüş olan piskopos Valentine'i
koydular.
Milattan sonra 270 yılında imparator olan Claudius evliliği
yasaklamıştı. Ona göre evli erkekler askerlik hizmetini layığı ile
yapamıyorlar, akılları geride kaldığından cephede ölümüne
savaşamıyorlardı.
Interamma Piskoposu Valentine imparatorun bu kararına karşı çıkarak
sevgilileri davet ediyor ve büyük bir gizlilik içinde onları
evlendiriyordu. Claudius aşıkların dostu bu din adamının
yaptıklarını öğrendi ve onu sarayına getirtti. Genç din adamının
kararlılığından ve ikna kabiliyetinden etkilenen imparator
fikirlerini ve Hıristiyanlığı terk ederse onu affedebileceğini
söyledi. Valentine direndi ve sonunda 14 Şubat 270 tarihinde, önce
dövülüp, taşlanıp sonra başı kesilerek öldürüldü.
Zindanda öldürülmeyi beklerken, Valentine zindancının kör kızına
aşık oldu. Ölümün karşısında bile inançlarından vazgeçmeyen
Valentine manevi gücü ile kızın gözlerinin açılmasını sağladı ve
ölüme giderken ona 'From your Valentine' (Senin Valentine'inden)
diye başlayan bir mektup bıraktı. Bu başlık sonradan Sevgililer
Günü'nde yazılan mektuplarda kullanılan bir simge oldu.
Kiliseye göre Valentine'in hikayesi Lupercus efsanesinin yerini
almaya çok uygundu. Milattan sonra 496 yılında Papa Gelasius şubat
ayının ortalarında yapılan Lupercian festivalini yasakladı ancak
Romalıların şans oyunlarına olan düşkünlüklerini de bildiğinden işin
kura kısmını muhafaza etti.
Bu sefer torbaya azizlerin isimlerinin yazıldığı kağıtlar konuluyor,
evlenmeyi düşünen çiftler torbadan hangi azizin ismini çekerlerse
takip eden sene onun hayat tarzı gibi yaşamak zorunda kalıyorlardı.
Şüphesiz bu epey farklı bir kura çekimiydi. Çektiği azizin ismine
göre birçok erkek hayal kırıklığına uğruyordu.
Zamanla erkekler beğendikleri kızlara, tombaladan çıkan kartın
yerine kendi yazdıkları kartları göndermeye başladılar. Zaten kilise
de kendi kura sisteminden bir süre sonra vazgeçti. Evlenen gençler
için tek aziz olarak Valentine tanındı. Bu sayede de Romalıların
yüzyıllar boyu kutladıkları çingene festivali, kilisenin kutsal bir
gününe dönüştü. Erkeklerin gönderdikleri kartlar da yasal bir
şekilde Aziz Valentine adına gönderilir, şubatın 14'ü de Aziz
Valentine günü olarak anılır oldu.
Hıristiyanlıkla birlikte Valentine Günü kartları da yayıldı. Bilinen
ilk kart 1415 yılında Orleans Dükü Charles'ın Londra'da hapiste iken
eşine gönderdiği kart olup halen British Museum'dadır. Sevgililer
Günü'nde kırmızı gül gönderme adeti de Fransız kralı XVI. Louis'in
karısı Marie Antoinette'e bu günde kırmızı güller göndermesiyle
başladı.
Sevgililer Günü'nü diğer özel günlerden ayıran bir farkı vardır.
Anneler Günü, Babalar Günü, Öğretmenler Günü gibi günleri hayatımızı
yönlendirmiş, dünyaya getirmiş, büyütmüş, eğitmiş, büyük emek sarf
etmiş tek bir kişi için kutlarız. Onlarla artık bir araya
gelemediğimiz zamanlarda bu günler vasıtasıyla hatırlar, gönüllerini
alırız. Sevgililer Günü ise her sene bir başka kişiyle, yıllarca
hayatın paylaşıldığı sevgililer unutulup, üç gün önce tanışılan
biriyle kutlanabilir.