Balıklar Ölünce « Hayvanlar Dünyası
Bu durum en belirgin, çevre
kirliliği ve patlayıcı ile avlanma nedenleri ile ölüp yüzeye gelen
balıklarda gözlemlenebilir. Ölen balıklarda süratle bir iç bozunma
yani bir çeşit çürüme oluşur. Bu iç çürümeden dolayı çıkan gazlar
balığın alt tarafındaki bağırsak boşluğunda toplanırlar.
Balık ayıklayanlar bilirler, ayıklanacak balığın alt tarafındaki
yumuşak karnı yarılır, buraya yapışık mide ve bağırsaklar kolayca
çıkartılır. Balığın etli kısmı üst tarafındadır. Balık ölüp gazlar
mide boşluğunda toplanınca bu kısım şişen bir balon gibi hafifler,
ağırlık merkezi yukarı kayar ve balık, daha ağır kısmı aşağı gelecek
şekilde ters döner.
Bazı balıklarda, içinde hava bulunan yüzme keseleri vardır. Balık
içi hava dolu bu keseyi daraltıp genişleterek kendisini elverişli
derinlikte dengede tutabilecek yoğunluğu sağlar. Bu kese çoğu zaman
basit bir boruyla sindirim organına bağlıdır.
Eğer deniz suyundaki tuzluluk oranı (yüzde 3,5) dörtle birine
düşürülürse sonuç balığın kanındaki sodyum, klor, kalsiyum ve
potasyum oranının aynısı olur. Deniz suyu ve tüm omurgalıların
kanlarındaki tuz oranlarındaki bu benzerlik hayatın denizden
başladığı teorisini destekliyor.
Hayat başladığı zaman denizlerdeki tuz oranının omurgalıların
kanlarındaki oranla tamamen aynı olduğu, zamanla bu oranın artması
sebebiyle omurgalıların denizleri terk edip karada yaşamaya
başladıkları, balıkların ise denizde kalıp artan tuz oranından
korunmak için bir mekanizma geliştirdikleri ileri sürülüyor.
Balıkların solungaçları civarındaki klor hücreleri salgıladıkları
bir enzim sayesinde, deniz suyundan aldıkları fazla sodyumu tekrar
dışarı verirler. Buna ilaveten böbrekleri de tuz iyonlarını filtre
ederek idrarla dışarı atarlar. Bu nedenle idrarları az sulu, yoğun,
tuz oranı yüksek ve az miktardadır.
Tatlı su balıklarında ise tam tersi bir fiziksel mekanizma vardır.
Yaşadıkları ortamdan aldıkları suyun içindeki az miktardaki tuzu,
atmak yerine vücut ihtiyaçları için konsantre halinde tutarlar.
İçinden tuz alındığından idrarları da bol ve suludur. İdrar miktarı
günde vücut ağırlığının üçle birini bulur.
Sonuç olarak, tatlı su balıkları denizde yaşayamazlar çünkü
vücutları deniz suyundaki tüm tuzu alır, vücut susuz kalır, kurur ve
balık ölür. Denizde yaşayan balıklar da tatlı suda yaşayamazlar
çünkü zaten az miktarda olan tuzu ayırıp fazla su tuttuklarından
şişerler ve onlar da ölürler.
Yani her iki balık türünün de kan ve tuz kompozisyonları aynıdır ama
bir tür, kana tuz sağlamaya çalışırken diğeri azaltmaya uğraşır.
Ortam değişikliğinde de aynı şekilde çalışmaya devam eden
mekanizmalar balıkların ölümlerine neden olurlar.
Gerçi Somon gibi hem tatlı hem de tuzlu sularda yaşamayı başaran
balıklar da vardır. Somonlar tatlı sularda doğuyorlar,
gençliklerinde nehirler boyunca okyanusa yüzüyorlar ve hayatlarının
geri kalan kısmını oralarda, tuzlu sularda geçiriyorlar.
Bu tip balıklarda iki tip mekanizma da vardır ama yolculukları
sırasında, nehirlerin ağızlarında, tatlı ve tuzlu suların
birleştikleri yerlerde, bir süre kalarak vücutlarını öbür ortama
ayarlıyorlar. Her iki tür sularda da yaşayabilen deniz canlılarının
ortak özellikleri, yumurta ve bebeklik evrelerini tatlı sularda,
yaşlılıklarını ise tuzlu sularda geçirmeleridir.