EFELER ve ZEYBEKLER

Zeybeklik son dönemde bir yandan popüler bir nostaljik öğe haline gelmiş gibi görünmesine karşın, diğer yandan da toplumu baskı altına almış olan bilgisizlik ve yüzeysellik akımı nedeniyle genel kabullenmeler ve yapıştırılmaya çalışılan yaftalardan da büyük zarar görmektedir

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bazı televizyon dizilerinin ve müzik eserlerinin, zeybeklik olgusuna ve zeybek ezgilerine eskisine nazaran daha ağırlıklı olarak vurgu yaptığı hiç birimizin dikkatinden kaçmamış olsa gerektir.

Bu ilgi, elbette ki biz Aydınlılar başta olmak üzere "Efelik" ve "Zeybeklik" mirasını sahiplenen Egelileri bir ölçüde memnun etmekte, gururlandırmaktadır.

Bu ilginin doğurduğu bir başka sonuç daha var ki, bu kimsenin arzulamadığı bir çeşit yan etki. Efeliğin bu kadar tuttuğunu gören bazı fırsatçılar da kendilerine gün doğduğunu düşünüp bu “trend”den faydalanmaya çalışmaktalar.

Bunların başında köşe dönmeci ve kolaycılar geliyor. İlk iş olarak Ege zeybek oyunları ve türkülerine el atarak bunları kendilerince, “güncelleştirerek” piyasaya sürüyorlar. Bu sahtekarlık, pek tutmasa da, Ege kültürünün yozlaşması riskini artıran bir alışkanlık halini almıştır. Türkülerimizi hakkıyla yorumlayan yetkin sanatçılarımızın yanısıra, zeybekleri “bale” veya “opera” haline getirmeye çalışanlardan tutun da, arabesk balçığı içine sokmaya çalışanlar da müzik piyasasında zeybekleri bizim kadar sevmektedir(!).

Bir başka tehlike, bu popülariteden faydalanmak isteyen bir cahil grubundan  gelmektedir. Bunlar da cüz’i akıllarında bulunan birkaç kırıntıyla zeybekliğin tarihi gelişimini, zeybek oyunlarının kökenini ve anlamını açıklayarak kendini satmaya çalışan cühela tayfasıdır. Ancak; cahillikleri öğrenim düzeylerinden değil bilmedikleri konularda konuşmalarından ileri gelmektedir. Bunların en son örneğini Milliyet Gazetesinde çıkan bir haberde Dr. Alper Aksoy adındaki bir şahsın hezeyanlarında gördük. İstanbul’da bir zeybek ekibi kurarak yarışmalara katılan bu kişi, yapılan söyleşide hem zeybek oyunlarının orijinal karakterini bozduğunu itiraf etmekte; hem de efelerin geçmişine dil uzatarak bu insanların Türklüğünden ve Efeliğinden şüphe ile bahsetmektedir. Bu şahsın zeybek oyunlarını biliyor olması ona zeybeklik olgusu hakkında ileri geri konuşma hakkı veremez. Hele ki sözleriyle Yunan işgaline karşı cansiperane mücadele ederek bu yolda can veren Gökçen Efe, Cafer Efe, Kınalı Dokuz Efe, Postlu Mestan Efe gibi nice yiğit efelerin kemiklerini sızlatıyorsa..

Efelerimizin ve zeybek türkülerinin bir sahipleneni olmadıkça bu saldırıların bitmesi beklenemez. Zeybeklerin sahibi, doğalıdır ki en başta Aydınlılardır. Demek oluyor ki Aydınlılar, çaba ve girişimleriyle zeybekliği ve zeybekleri her şeyiyle sahiplendiklerini göstereceklerdir.

Zeybeklik nedir?

Bu kapsamda zeybeklere değinmeden geçemeyeceğim. Zeybekliğin kökenlerini Eski Yunan’da veya Orta Asya’da aramanın manası yoktur. Çünkü zeybeklere ilk olarak Anadolu Selçuklularında rastlanmaktadır. Bu dönemde zeybek adının, Aydın yöresinde yolların güvenliğini sağlayan bir çeşit asker anlamına geldiğini biliyoruz. Kelimenin anlamını araştırmak ta beyhude bir iştir. Kelimenin kökenine ilişkin bir tarihi kayıt bulunmamasının yanısıra bu kelimeyi Rumca’dan veya başka yabancı dillerden gelmiş gibi göstermeye çalışan  sapkınların varlığı, bu bahisten tiksinerek geri adım atmamız için yeterlidir.

Zeybekliğin asıl kökeni 16.yüzyıl sonu ile 17.yüzyıl ortalarına tarihlenen Celali Ayaklanmalarına dayanır. Gerçek anlamını da burada bulur. O çağlarda bozulmaya yüz tutan merkezi idare ve halka zulümden başka bir şey getirmeyen yerel vali ve mültezimler ile birlikte köylüler üzerindeki mali yükün ağırlığı, asker kaçakları ile birleşen isyancıların çığ gibi büyümesine yol açtı. Aydın, bu sıkıntıları daha fazla hisseden bir yöre olarak Celalilerin her zaman etkin olduğu bir yöre olageldi. Bu isyancıların faaliyetleri yörede hep devam etti. Buna karşın aynı sebeplerle dağa çıkan eşkıyanın gittikçe yöresel niteliklere bürünerek diğer eşkıyadan ayrıldığını ve bir çeşit toplumsal çete haline geldiğini görmekteyiz. Anlatılanlar bellidir; haksızlığa karşı çıkan köylü genci ve zenginden topladığını fakire dağıtan, gençleri evlendiren, köprüleri onaran gönlü tok eşkıya...

Kaynak: www.aydınzeybegi.cjb.net